Girişimcilik ekosisteminde fark yaratan Volthread, 30’dan fazla ülkeye yazılım ihraç eden bir başarı hikayesi olarak öne çıkıyor. Volthread’in kurucusu ve genel müdürü Fevzi Korkutata, DevOps, Java geliştirme, ve orta katman entegrasyonu gibi alanlarda elde ettiği global başarılarla Türkiye’nin yerli yazılım gücünü uluslararası arenaya taşıyor. Bu röportajda, Korkutata’nın girişimcilik yolculuğunu, Volthread’in kuruluş amacını, AR-GE odaklı inovasyon stratejilerini ve sektördeki öncü çalışmalarını keşfedeceksiniz.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Fevzi Korkutata kimdir?
20 yılı aşkın süredir teknoloji sektöründeyim. Volthread Teknoloji A.Ş.’nin kurucusu ve genel müdürü olarak DevOps, Java geliştirme, orta katman entegrasyonu ve operasyonel mükemmellik yazılımları üzerine çalışıyorum. Türkiye’nin Oracle ACE Middleware/SOA unvanına sahip ilk kişisi olarak, ulusal ve uluslararası birçok projede yer aldım. Çeşitli mimari roller üstleniyor; uygulama, entegrasyon, altyapı ve yazılım ürün mimarisi konularında liderlik yapıyorum.
Eğitim hayatımda, Boğaziçi Üniversitesi’nde Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi üzerine yüksek lisans yaptım ve şu anda Maltepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği doktora programına devam ediyorum. OCP, VCP, CKA gibi uluslararası geçerliliği olan onun üzerinde çeşitli sertifikalara sahibim.
Volthread bünyesinde; şimdiye kadar Java Server Loader (JSL), Volthread Outbound Inspector (VOI), Java4Admin, WLSDM ve WL-OPC gibi teknoloji altyapılarına çözüm üreten global yazılımlar geliştirdim. Girişimcilik ruhuyla, Volthread’in AR-GE çalışmalarına liderlik ederek Türkiye’nin ilk yerli APM çözümünü geliştirme sürecini daha ileriye götürme niyetindeyim.
Teknoloji dışındaki ilgi alanlarım gastronomi seyahatleri ve yemek yapmak. “Yemek yapmak benim için bir terapi” diyebilirim. Ayrıca, bağımsız sinema dünyasını takip etmekten ve Hans Zimmer’ın bestelerini dinlemekten de oldukça keyif alıyorum.
Bize kurumunuz Volthread’den bahseder misiniz? Fevzi Korkutata’nın Volthread’deki görevinden ve hedeflerinizden bahseder misiniz?
Volthread’i kurarken amacımız, orta ve büyük ölçekli işletmelere açık kaynak ve kurumsal çözümleri bir araya getiren, modern bir teknoloji platformu sunmaktı. DevOps, API yönetimi, Java geliştirme ve orta katman entegrasyonu gibi konularda uzmanız. AR-GE bizim için çok önemli; geliştirdiğimiz WLSDM ve WL-OPC gibi yazılımlar, bugün 30’dan fazla ülkeye ihraç ediliyor. Müşterilerimize sadece teknik çözümler sunmuyoruz, aynı zamanda sürdürülebilir inovasyon ve operasyonel mükemmellik anlayışıyla uzun vadeli değer yaratmayı hedefliyoruz.
Volthread’in genel merkezi İstanbul’da, AR-GE ofisimiz ise Ankara’da bulunuyor. Geniş bir mühendis kadromuzla çalışıyor, yerli mühendislik gücüne ve yerli yazılıma büyük önem veriyoruz. Türkiye’nin ilk yerli ve milli APM yazılımı olan WLSDM’i geliştirmiş olmaktan gurur duyuyoruz. Yerli ve milli yazılım çözümleriyle global pazarda da kendimize yer edindik. Ürettiğimiz çözümlerle hem yurtiçinde hem de yurtdışında birçok işletmeye hizmet sunarken, teknolojiyi yerlileştirme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.
Volthread’in kurucusu ve CTO’su olarak görev yapıyorum. Aynı zamanda AR-GE çalışmalarımı Maltepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği doktora programında sürdürerek, akademik kariyerim devam ediyor. Hands-on teknik yönetici ve çözüm mimarı olarak ekibimle yakın çalışırım ve projelere doğrudan müdahil olurum. Düzenli olarak bilgi paylaşımını teşvik ederim ve mühendislerin uzmanlıklarını derinleştirmelerine öncülük etmeye çaba gösteriyorum. Zaten Medium teknik makale portalime ve Oracle ACE profilimi incelerseniz ne kadar paylaşımcı biri olduğumu sizler de fark edeceksiniz 🙂
Odaklı mühendislik ve uzmanlığın müşterilerimize uzun vadeli katma değer sağladığına inanıyorum. Uygulama sunucuları yönetimi, performans izlemesi, mikro servis mimarisi, servis odaklı mimari ve entegrasyon teknolojilerinde, özellikle Oracle WebLogic ve Oracle Fusion Middleware ürün ailesi ile derinlemesine çalışıyoruz. Ayrıca, bulut tabanlı mikro servis mimarileri ve DevOps süreçlerinde de danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.
Geliştirdiğimiz WLSDM ve WL-OPC gibi yazılım ürünlerini şu anda 30’dan fazla ülkeye ihraç ettik. Fortune-500 şirketlerine yazılım teslimatı yapıyor, kıtalararası müşteri desteği sağlıyoruz. Bir defasında ürettiğimiz yazılım çözümü sayesinde 15-20 gün kadar Hindistan’da kalarak, bizzat proje teslimatı yaptığım zamanlar da oldu. Emerson, Telefonica, SHI, Concentrix ve Honeywell gibi global şirketlerle iş birliği yaparak hem IT hizmetleri sunuyor hem de yazılım lisansı satışı ile ülkemize katma değer sağlayarak önemli katkılar bulunduğumuz düşünüyorum.
Odağımızı beş temel alanda sıralayabilirim: Java ve kurumsal yazılım geliştirme; Oracle, Microsoft, VMware by Broadcom, Salesforce, Mulesoft ve Payara Fish gibi global üreticilerle iş birliği; bulut tabanlı DevOps çözümleri; kurumsal entegrasyon ve API yazılımları; son olarak ise AR-GE projeleriyle geliştirdiğimiz teknoloji odaklı yazılım ürünleri.
Bu yaklaşım sayesinde Volthread olarak, uzmanlaştığımız alanlarda kalıcı çözümler sunmaya ve ülkemiz için sürdürülebilir teknolojiyi olanaklı kılmaya devam edeceğiz.
Girişimcilik ekosisteminde kurum olarak neler yapıyorsunuz? Girişimcilerle işbirliği, girişimcilere yatırım yapmak gibi faaliyetleriniz var mı?
Girişimcilik ekosistemine katkıda bulunmayı her zaman öncelikli hedeflerim arasında gördüm. Uluslararası etkinliklerde konuşmacı olarak yer alıyorum; Amerika, Almanya, İngiltere, Macaristan ve Hindistan gibi birçok ülkede konferanslara katıldım. Kendi geliştirdiğimiz yazılımları sunarak girişimcilere ilham vermek ve onların motivasyonlarını artırmak için çaba gösteriyorum.
Volthread olarak, kuluçka merkezlerinde yer alan bazı firmalara yatırım yapmayı planlıyoruz ve bu amaçla önemli bir bütçe ayırdık. Genç girişimcilere, hem mentörlük hem de yazılımcı desteği sağlıyor; ofis, PR ve maddi desteklerle onların büyümesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Ayrıca, girişim turlarında jüri ve hakemlik görevleri üstlenerek ekosisteme daha fazla katkı sunmaya devam ediyorum.
Bireysel olarak girişimcilik ekosistemine katkıda bulunduğunuz projeler veya inisiyatifler var mı? Örneğin, mentorluk, eğitim programları veya içerik üretimi gibi çalışmalar yapıyor musunuz?
Bireysel olarak girişimcilik ekosistemine katkıda bulunmayı çok önemsiyorum. Girişimcilere mentorluk yapıyor, onların projelerine yön vermelerine yardımcı oluyorum. Eğitim programları düzenlemek ve teknik bilgi paylaşımında bulunmak da çalışmalarım arasında.
IT teknolojilerinde ülkemizin ihtiyaç duyduğu yetişmiş personel açığının giderilmesine katkıda bulunmak için, elimden geldiğince taşın altına elimi koyarak, desteklemeye ve pratiğe dökmeye çalışıyorum. Bu konu oldukça hassas ve farklı. Sadece söylem ile ya da para harcayarak, lüks eğitim imkanları, altyapıları sağlayarak; analitik düşünebilen, çözüm üretebilen IT mühendisleri yetiştiremezsiniz.
Dört yıl üniversite eğitimi almış yeni mezun bilgisayar mühendisi olan bir kişiyi dahi kendi kendine öğrenmeye bıraktığınızda sadece bir noktaya kadar ilerleyebiliyor, bir yerden sonra kaotik internet kütüphanesinde kaybolup gidebiliyor. Çünkü bir şey öğrenmeye calışırken; sosyal medyada, YouTube’da, orda burada insanlar sürekli kendi bildiklerini satmaya, pazarlamaya çalıştıkları için bu yolda ilerleyenlerin kafaları sürekli karışıyor. Örneğin bu teknolojiyi öğren çok fazla para kazanırsın, şu programlama dilini öğren her yerde mumla aranırsın gibi… Kişi tam bir şey öğrenmeye başlamışken ve güzel güzel ilerlerken bu tarz yorumlar ile karar değiştirip o tarafa yöneliyor ve her şeyden biraz biraz öğrenip, hiçbir şey bilmemiş hale geliyor.
Kendi ekibimde ve çalıştığım kişilerde bu durumun yaşanmaması için; eğitim metodolojileri geliştiriyorum, kısa vadeli 2–4 aylık hızlandırılmış yoğun staj programları, 1 yıllık, 2 yıllık teknik IT gelişim kariyer planları tasarlıyorum ve bunları uygulamaya döküyorum. Eğitim materyalleri hazırlayıp yazılım geliştirici, uygulama, network, storage, sanallaştırma, işletim sistemi, veri tabanı, devops… vb. uzmanlıklarına göre yol haritaları çıkartıp, bu yol haritasına göre ilerletiyorum. Bu sayede kişi gerçek manada hem IT temeli elde ediyor, hem de bir alan seçip o alanda ileri seviye uzman olabiliyor. Yaptığı işi ezberden değil de, bilerek ve isteyerek icra etmiş oluyor.
Özetle IT alanına yönelen kişilerin; daha hedef odaklı ve tek bir alan seçerek uzmanlığın başlangıcı olan doğru temeli atmak için çabalaması gerekiyor. Bu da doğru bir ekip ve üreten bir IT çevrebirim ile mümkündür.
Yöneticilerin ve kurumların sadece IT eğitim planlaması yaparak yetkin, kaliteli bilişim personeli yetiştirme sürekliliğini sağlaması mümkün değildir. Nasıl ki eğitim bakanlıklarında, üniversitelerde müfredatlar ve metodolojiler var ise; IT ekosisteminde de kurumların ve hükümetlerin kariyer müfredatları ve takvimleri belirleyerek yayınlanması, bu işin ulusça uluslararası bir şekilde yönetildiğinin göstergesi niteliğinde olacaktır.
Özellikle Medium blogumda teknik makaleler yayımlayarak yazılım dünyasına katkı sağlamaya özen gösteriyorum. Genç girişimcilere yazılım geliştirme desteği, ofis imkânı ve PR gibi hizmetlerle destek oluyor, onların büyümelerine yardımcı olmayı amaçlıyorum. Girişim turlarında jüri ve hakem olarak görev almak da ekosistemle olan bağlantımı güçlü tutmamı sağlıyor. Ayrıca üniversitede öğrenciler ile daha fazla vakit geçirerek bilgi birikimimizi kendilerine aktarmayı bir görev olarak gördüğümü söyleyebilirim. Umarım bu emeklerimiz karşılık bulur ve interaktif bir gelişim ekosistemi oluşturabiliriz.
Kurumunuz bünyesinde çalışanların girişimcilik ve inovasyon kapasitelerini artırmaya yönelik programlar veya uygulamalar var mı? Bu konuda yürüttüğünüz stratejik projelerden bahseder misiniz?
Volthread olarak, çalışanlarımızın girişimcilik ve inovasyon becerilerini geliştirmek için çeşitli programlar yürütüyoruz. Şirket içinde düzenli eğitimlerle teknik becerilerin artırılmasına önem veriyoruz. Çalışanlarımıza AR-GE projelerine doğrudan katılım imkânı sunarak, inovatif çözümler geliştirmelerine destek oluyoruz. Bunun yanında, ekiplerimizin kendi projelerini hayata geçirebilmeleri için onlara kaynak sağlıyor ve teknik mentorluk yapıyoruz.
Girişimcilik ruhunu desteklemek amacıyla şirket içi hackathonlar ve fikir yarışmaları düzenliyoruz. Bu etkinliklerle hem yaratıcı düşünmeyi teşvik ediyor hem de çalışanlarımızın inovatif fikirlerinin hayata geçirilmesini sağlıyoruz.
Sizce girişimcilik ve inovasyonun Türkiye ekonomisine katkıları neler? Özellikle hangi alanlarda bu katkılar daha belirgin şekilde hissediliyor?
Girişimcilik ve inovasyon, Türkiye ekonomisi için ciddi bir itici güç oluşturuyor. Özellikle teknoloji, yazılım, e-ticaret ve finans alanlarında yaratılan değerler, ekonomiyi hızlandırıyor. Hiç unutmam, ilk yazılım ihracatlarımızdan birinde yıllık cirosu milyar dolarları bulan Emerson’a yazılım lisansı satmıştık. Lojistik, uluslararası hukuk ya da gümrük süreçleri olmadan, yalnızca bir lisans e-postasıyla yüksek miktarda döviz getirmiştik.
Start-up ekosistemindeki büyüme, istihdamı artırırken dış yatırımcıların da ilgisini Türkiye’ye çekiyor. İnovasyon odaklı projeler, geleneksel iş modellerini dönüştürerek verimlilik sağlıyor. Özellikle yazılım ve teknoloji ihracatında elde edilen başarılar, ekonomiye hem döviz kazandırıyor hem de global pazarda Türkiye’yi daha rekabetçi bir konuma taşıyor. Girişimcilik, yalnızca yeni iş alanları yaratmakla kalmayıp Türkiye’nin dijitalleşme sürecine de önemli katkılarda bulunuyor.
Girişimcilerin en sık yaptığı hatalar nelerdir? Bu hataların önüne geçebilmek için neler yapılmalı ve girişimciler bu sorunlarla nasıl başa çıkabilirler?
Hep söylerim; futbolda bazen kaleye çok zayıf bir şut atarsınız, ama top defanstan sekip yön değiştirir ve kaleciyi ters köşede bırakarak gol olur. Buradaki esas nokta, o şutu çekmekten korkmamaktır. Mükemmeliyetçilik, gelişimin önünde ciddi bir engel olabilir. Her şeyin mükemmel olmasını beklemek, ilerlemeyi durdurur. “Olduğu kadar” diyerek yola çıkmak ve yolda öğrenmek bazen en doğru yaklaşımdır. Bu gerçeği, ikinci projemde yaptığım hatalardan ders alarak öğrendim.
Bir diğer sık yapılan hata, müşteri geri bildirimlerine yeterince kulak asmamaktır. Ürün ya da hizmetin kusursuz olduğunu varsaymak yerine, müşteri ihtiyaçlarına göre sürekli güncelleme yapmak önemlidir. Girişimcilerin, piyasa araştırmasını ihmal etmeden, gerçek ihtiyaçlara yönelik çözümler geliştirmeleri gerekir. Özellikle IT ekosisteminde, her şeyi yapan bir çözüm yerine, belirli bir alanda en iyi olan bir çözüm üretmeye odaklanmak daha stratejik bir yaklaşım sağlar ve başarı oranını artırır.
Bu sorunlarla başa çıkmanın en iyi yolu, çekinceleri ve mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakarak küçük adımlarla ilerlemektir. Her adımda yeni bir şeyler öğrenmek, hem motivasyonu hem de başarıyı beraberinde getirir. Deneyimlerden ders çıkararak yola devam etmek ve gerektiğinde strateji değiştirmek, girişimcilerin yolculuğunda fark yaratır.
Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişimi için neler yapılmalı? Uluslararası alanda başarılı örneklerden alınabilecek ilham verici uygulamalar nelerdir?
2012 yılında İngiltere’de bir şirket kurdum ve orada fark ettiğim en önemli detaylardan biri, gelir modeli oluşmadan önce vergi yükünün neredeyse sıfır olmasıydı. Ancak Türkiye’de, girişimciler fatura kesmeseler bile muhasebe masrafları, stopaj, KDV ve özellikle Bağ-Kur primi gibi yükümlülüklerle karşı karşıya kalıyor. İşlerin kötüye gitmesi durumunda prim ödemeleri aksadığında, sağlık hizmetlerine erişim bile mümkün olmuyor. Böyle bir sistemde girişimcilik ruhunun gelişmesi oldukça zor.
Destek modelinin daha esnek olması gerektiğine inanıyorum. Yeni kurulan bir şirkette gelir modeli oluşana kadar vergi ve prim yükü olmamalı. Henüz fatura düzenlememiş, gelir elde edemeyen girişimlerde, girişim sahibi için kamu hizmetleri ve sağlık hizmetleri kesintiye uğramadan devam etmeli, gerekirse işsizlik maaşı dahi sağlanmalı. Zaten girişimci gelir elde etmeye başladığında, vergisini seve seve ödeyeceğine inanıyorum.
İngiltere’nin Manchester şehri, girişim merkezi olma yolunda önemli bir dönüşüm geçiriyor. 1.7 milyar Sterlin’lik yatırımla başlatılan Sisters projesi, finansal desteğin yanı sıra mentorluk ve topluluk desteğini de ön planda tutuyor. Türkiye’de de girişimcilerin sadece finansal teşviklerle değil, sosyal destek, mentorluk ve topluluk yapılarıyla da beslenmesi gerekiyor. Sosyal etki odaklı projeler, girişimciliği sürdürülebilir hale getirir ve kalıcı bir etki yaratır.
Son olarak, IT dünyasındaki girişimler için deneyimin önemini vurgulamak isterim. Kariyerine yeni başlayan gençler, bulut teknolojileri ve yapay zekâ gibi karmaşık yapılar arasında kaybolabiliyor. Özellikle yapay zekâ ile birlikte; yeni bir şey öğrenmenin anlamsız olduğu hissini uyandırsa da çözüm çok basit: çok çalışmak, adapte olmaya çabalamak, sürekli okumak ve pratik yapmak. Zamanla deneyimsiz girişimciler için bu karmaşa küçülerek, kişinin kendini daha rahat hissedeceği bir konfor alanına dönüşecektir.